Kahve, standardize etmesi çok zor bir üründür. Aynı ülke, aynı bölge, aynı çiftçi, aynı tarla ve aynı kahve ağacı olsa bile örneğin 2016'da alınan mahsül, 2017'de alınan mahsülden tatsal açıdan dağlar kadar farklılıklar gösterebilir. Bu durum, müşterisine her zaman aynı tadı vaat eden bir firma için sıkıntılı bir durumdur.
Bu yüzden Starbucks, kahvelerini hep 'Starbucks roast' denilen şekilde kavurur. Bu kavurma biçimi, kahveyi kömüre çevirir. Zaten Starbuckslarda makinelerin üzerindeki çekirdeklere bakarsanız kahverengi değil de simsiyah olduklarını görürsünüz. Bunun sebebi çekirdeklerin kömür haline gelene kadar kavrulmasıdır.
Çekirdekler bu kadar fazla kavrulursa aromalarını kaybeder. Dünyanın hangi çekirdeği olursa olsun bu kadar fazla kavrulursa aynı tadı verir. Yani basitçe, bir yemeği pişirirken yaka yaka mahvettiğinizi düşünün.
Starbucks, kahvelerini bu kadar fazla kavurduğu için kahveleri arasında tatsal bakımdan çok bir fark yoktur. Ben sadece Guatemala kahvelerinde biraz kakao tadı almıştım o kadar, diğer hepsi birbirinin aynısı.
Starbucks'ta alacağınız filtre kahve sabahtan demlenir, akşama kadar ekşir. Dolayısıyla akşam filtre kahve alınmamasını tavsiye ederim.
Bir de "frappucino" diye, sadece Starbucks'a özel içecekleri var. Bunlar çok güzel ama çok şekerli. Kahve tadı falan da hissedilmiyor zaten (espresso frappucino hariç).
Starbucks'ın kahvelerini hiç sevmesem de, tatlıları ve sandviçlerini çok severim. Onu çok iyi başarıyorlar.
Starbuckslarda insanların %90'ı aldıkları içeceğin içinde ne olduğunu bilmiyorlar. Buradan sonra da Starbucks'ta ne nedir ne değildir onları yazacağım;
En popüler içecekler şunlar: latte, cappucino, americano, caramel macchiato, mocha, white chocolate mocha, ristretto bianco, flat white, espresso
Bu içeceklerin hepsi espresso bazlı içeceklerdir, zaten fiyat tablosunda da o kategoride gösterilirler.
Espresso ne derseniz, basitçe "konsantre kahve" denebilir. Fazla miktar kahveden az miktarda su çok yüksek bir basınçla (9 bar basınç) geçirilir ve ortaya espresso çıkar.
Starbucks'taki espressoların aslında espresso ile pek bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Çünkü iyi hazırlanmış bir espresso, kahveyi şekerli içen bir insanın bile şekersiz bir şekilde içebileceği bir kahve olmalıdır. Halbuki bugün Starbucks'tan bir espresso alsanız tadı zehir gibi. Hem kullanılan makine çok hızlı çalışmaya ayarlanmış bir makine olduğu için, hem de kullanılan kahve çekirdeği ve kavrulma biçimi dolayısıyla ortaya böyle bir sonuç çıkıyor.
Latte: Espressonun üzerine köpürtülmüş süt konur.
Cappucino: Espressonun üzerine çok köpürtülmüş süt konur.
Americano: Bardak kaynar su ile doldurulur, üzerine de espresso eklenir. Yani konsantre bir kahve olan espressonun üzerine su eklenerek seyreltilir.
Caramel macchiato: Latte hazırlanır, içerisine karamel şurubu sıkılır.
Mocha: Latte hazırlanır, içerisine çikolata şurubu sıkılır.
(Şuruplu kahveler hazırlanırken genelde bardağın içerisine şurup sıkılır, üzerine de espresso eklenip sıcak süt dökülür)
White Chocolate Mocha: Latte hazırlanır, içerisine beyaz çikolata şurubu sıkılır ve üzerine de krem şanti ekleyebiliyorlar bazen.
Ristretto Bianco: Ristretto denilen şey, espressonun yarıda kesilmiş halidir. Espressonun makineden akmaya başladığını düşünün, işlemin yarısında makine durduruluyor. Starbucks'ın ristretto bianco dediği şey de ristretto ile hazırlanmış bir latte. (Bu espressonun bir de üzerinden fazla su geçirilmiş hali var, ona da "lungo" deniyor. Çok su geçirildiği için haliyle daha az konsantre bir yapı kazanıyor.)
Flat White: Aslında bu içecek çok farklı bir şey değil fakat aşağıda değineceğim. Basitçe latte diyelim.
Şimdi bizim ülkemizde sorun şu: Latte, Cappucino ve Flat White bire bir aynı şekilde hazırlanıyor.
Latte: Az köpüklü
Cappucino: Çok köpüklü
Flat White: Az köpüklü fakat köpüğü mikro köpük olmalı, yani kahvenin üzerinde sanki krema dökülmüş gibi bir doku olmalı.
Bizim ülkemizde latte de sipariş etsen cappucino geliyor, flat white da sipariş etsen cappucino geliyor. Gerçi bu dünyanın çoğu yerinde böyle, ama yine de latte sipariş verdiğinizde cappucino içtiğinizi bilin dedim :)
Ülkemizdeki başka bir sorun da şu: Süt çok fazla ısıtılıyor. Süt, 60 derece sıcaklığın üzerinde proteinlerini kaybetmeye başlar. Yani sütlü bir kahve için köpürtülen sütün sıcaklığının 70-75 dereceyi geçmemesi gerek. Fakat bizde neredeyse her yerde süt kaynar geliyor. Hem içerisinde bir besin değeri kalmıyor, hem de ben kendim içemiyorum mesela. Fakat bizim insanımızın çaydan gelen bir alışkanlığı olduğu için her şeyi kaynar içmek, kimse önemsemiyor bu durumu :)
Şu ana kadar sadece bir Tchibo'da gördüm sütün termometre ile köpürtüldüğünü. Ayrıca bunun dışında birkaç kahvecide içtiğim sütlü kahvenin sütü hazırlanırken termometre kullanılmamasına rağmen süt çok sıcak değildi.
Şimdi başka bir şeye geliyorum: Starbucks'taki bardak boyları.
Starbucks bilindiği üzere bir Amerikan markası. Amerika'da da her şey normaldekinin 5 katı kadar olduğu için haliyle Starbucks'taki bardak boyları da çok büyük. Küçük boy bir içecek isteseniz gelen bardak kocaman bir bardak olur. Bir de çocuk boyu var, eğer bu bardaklar çok büyük gelirse "short bardakta yapılsın" derseniz çocuk bardağında hazırlanıyor.
Çocuk bardağı dediğime bakmayın, çocuk bardağı denilen şey aslında normal bardak boyutu :)
Starbucks'taki bardak boyları çok büyük, dolayısıyla en küçük boy içeceğe aslında 1 tane değil, 2 tane espresso konulması gerekiyor. Yani kahveci diliyle double shot espresso konulması gerekiyor. Fakat Starbucks, tall boy içeceklere tek shot espresso ekliyor. Siz üzerine "ikinci shot espresso istiyorum" derseniz ek para ödemeniz gerektiğini söylüyorlar.
Şimdi bu şuna benziyor: Siz bir dönerciye gidiyorsunuz, ekmek arası döner istiyorsunuz, parasını ödüyorsunuz. Size bir ekmek geliyor, içinde sadece domates, turşu, soğan var. Et yok. Eğer et isterseniz "ek para ödemeniz gerekiyor" deniyor.
Olur mu böyle şey? Starbucks'ta oluyor ama.
Aslında o kadar büyük bir bardağa 2 shot espresso koymaları gerekir ama tek koyuyorlar. Orta boy bardağa 2 tane koyuyorlar. Tahminimce yarım litrelik olan en büyük bardağa da 3 tane koyuyorlar fakat ondan emin değilim çünkü hiç içmedim.
Son olarak başka bir şeye değineyim: Şuruplar.
Starbucks'taki şuruplar ne kadar güzel olsa da aslında çok zararlı çünkü çok şekerli.
Amerika demek şeker+tuz+yağ demek olduğu için ve Starbucks da Amerikalı olduğu için şekerli bir şeyin dozu normalde olması gerekenin 2 katı.
Siz Starbucks'tan küçük boy bir içecek alırsanız içine 3 pompa şurup sıkarlar. Eğer orta boy alırsanız 4 pompa, büyük boy alırsanız 5 pompa sıkarlar.
5 pompa şurup demek, yaklaşık bir kilo küp şeker demek. Kimse farkında olmuyor 3 pompa sıkıldığında da fakat o 3 pompa şekerli kahveniz aslında kola ile aynı şeker değerine sahip.
Fakat insanlar bu kadar fazla şekerden rahatsız olmuyorlar çünkü Starbucks'ın zehir gibi olan kahvesinin acılığı bu şeker tadını bastırıyor. Aslında tam tadında bir hale geliyor, kendini hissettirmiyor ama çok zararlı işte.
Bir de Starbucks'ta espresso bazlı bir içecek aldığınız zaman ise "origin espresso ile hazırlayalım mı?" veya "yumuşak içimli olsun mu?" veya "christmas/kolombiya/bilmemne kahvesi ile hazırlayalım mı?" derler.
Bu soruların hepsine "hayır" demelisiniz otomatik. Ben bunlara "evet" diyen insanlara cidden gülüyorum. Çünkü bunlar için ek olarak 1 lira para ödemek zorundalar. Bu olayı şöyle açıklayayım; Starbucks kahveleri çok kavrulduğu için aromasını kaybeder demiştim. Dolayısıyla Starbucks'ta içeceğiniz Kolombiya kahvesiyle Kenya kahvesi arasında bir fark olmaz. Hele hele hele bu farkı üzerine bir sürü süt doldurulmuş bir içecekte fark etmek için burnunuzun olağanüstü bir burun olması lazım. Dolayısıyla bu tür durumlarda "hayır" deyin. Ha tabi bunu gidip onlara anlatsanız "yok efendim bizim kolombiya kahvemiz şöyledir kenya böyledir" vs denir. Adamlara gözü kapalı ikisini koklatsan ayırt edemez. Yani ezberden konuşurlar o yüzden umursamayın bunları.
Ülkemizdeki Starbucks anlayışını da beğenmiyorum. Amerika'da neredeyse 50 metrede bir Starbucks vardır, içerisinde evsiz adamlarla iş adamlarının yan yana oturduğunu görürsün. Bizim ülkemizdeyse Starbucks'a gitmek bir statü göstergesi. Çok saçma buluyorum ben bu durumu.
Bir de ülkemizdeki Starbucks işletmeleri Amerika ile kıyaslanınca daha cimri. Amerika'da her 8 içeceğinizde bir size içecek hediye ederler. Amerika'daki Starbuckslarda tuvalet, wireless ve su ücretsizdir. Ne zaman susarsanız girip direkt bedava su alabiliyorsunuz. Gerçi bu Amerika'daki neredeyse her yerde geçerli. Her türlü restaurant/cafe gibi yerlerde su ücretsizdir. Starbucks'ta hatta üzerine soruyorlar "buzlu mu istersiniz" diye. Fakat bu Amerika için geçerli, Danimarka'da aynısını denedim adam biraz garipseyerek verdi. Bunun dışında, doğum günlerinizde size bedava kahve ve pasta hediye ederler. Her büyük Amerikan şehrinde Starbuckslarda o şehre özel bardaklar, termoslar, ve kartlar bulunur.
Türkiye'de ise her 16 içecekte bir size bedava içecek verilir. Bir de 4-5 ayda bir indirimler olur (Eğer Starbucks kartınız varsa). Türkiye'de su olayını hiç denemedim bile. Şişe suya bile 2-3 lira alıyorlardı herhalde. Ayrıca Türkiye'deki hiçbir şehre özel bir ürün görmedim. Çok seyrek Ankara yazan kupalar görebiliyorum sadece.
İtalya'da bir tane bile Starbucks yoktur mesela. Çünkü İtalyan insanı kahveden anlar ve Starbucks da İtalya'da kahvecilerle rekabet edemeyeceğini düşünüp hiç girmemiştir bile. Fakat gelecekte açılmaya başlayabilir İtalya'da da. Bu yönde bir haber görmüştüm.
Tek seferde Starbucks hakkında bir yazı yazmak zor. Dolayısıyla ilerleyen zamanlar eklemeler yapacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder